23 Temmuz 2015 Perşembe

''Kadınları anlamıyorum, dünya kötü, insanlar pislik ve sen çok vicdansızsın''



- Hazır mısın acaba bu kez ayrılığa?
- Ne gibi?
- Bilmem mesela tam orgazm olurken bacağına giren kramp gibi, yokluğuna alıştığın insanı saçma sapan bir şarkıda hatırlayıp hüzünlenmek gibi, o unuttuğun kokunun bir an da burnunla buluşup, seni geçmişe götürmesi gibi...

Güldüm ve; ''hazır olmayını siksinler!'' dedim. O çapkın, güvenilmez, şiddet ayısı adamlardan daha kötü olan bir şey varsa, o da ''benim gibisini bulamazsın!'' kazmalarıdır. Üstelik ne acıdır ki, bunu içtenlikle söylerler, yüzlerinde tuhaf bir hüzün, gözlerinde sizi hipnotize edecek kadar büyük bir masumluk vardır çoğu zaman. Kıramazsın da bu adamları öyle kolay kolay, ''arama ulan arama sevmiyorum seni!'' demeye bir türlü dilin varmaz. Resmen daha önce tosur tosur karşında osuran adam, camdan bir gül olup çıkıvermiştir karşına.

Ve içimizde ki duygusal kadın, dışımızda gürleyen Tahsin Abi'yi susturup, öylece teslim olur kaderine. Bak bi etrafına... Niye ayrılmadın sorusuna ''Çok seviyo, yapamadım!'' cevabı verecek yüzlerce kadın görebilirsin. 

Ama o kadın illa ki bir gün ''kafama sıçayım!'' diye basar çığlığı. Çünkü bu adamlar erkek olduklarını hatırladıkları anda, seni nasıl kazandığını, dün kapında nasıl köpek gibi yalvardığını unutur. Hele böyle çevresinde;

-Aslanım goçum içççççç!
-Abi karı milletine fazla yüz vermeye gelmez.
-Yalnız o kafedeki garson kızın götü gördün mü?

muhabbetine giren herifler varsa, geçmiş olsun, aşığı kaybettik. Sen de vicdanının sana oynadığı oyunla kaldın... Ölümüne mutsuzluk, ölümüne pişmanlık!

ULK (Uzun lafın kısası) : O kadınlardan biri olmaktan korkuyorum.

Sen söyle şimdi...
Hazır mıyım ayrılığa?


21 Temmuz 2015 Salı

Bir Mezarlık Dolusu Hayal Çıkar İçimden



Ömrümün yarısını hayal kurarak geçirdim, kalan yarısını da da o hayalleri gerçeğe dönüştürerek geçirecektim ama olmadı. Hayaldeki hesap, gerçeğe uymadı. 

Daha küçükken başladım hayal kurmaya, tabii o zaman kurduğum hayaller oldukça fantastikti. Taso oynamayı beceremezken, Dünya'da ki bütün tasoları elde edip, taso krallığı kurmak istiyordum. Taso Kraliçesi olcaktım ve Misty gibi görünecektim. Sarı croptop tshirtüm ve askılı kısa şortumla halkımı selamlayacak, pokemonlarımla mutlu bir hayat sürecektim. Olmadı. Tüm haftalığımı cipslere yatırmama rağmen, elimde ki taso sayısı on taneyi geçmedi. Tasocu mahallesinde ki piç kuruları ya dövüp elimden tasoları aldı, ya da sırıtarak girdiğim oyunları ağlayarak bitirdim. Sonra da bu taso modası geçti zaten, duyarlı ve bir takım bilgili insanlar bizi geleceğin kumarbazları ilan etti, gazetelerde Pikachu'nun sırıtarak poz verdiği yuvarlak plastiğin altına ''BUGÜNÜN TASOSU, YARININ TASASI!'' diye başlık attılar. Yine de elimizde tasomuz, cebimizde hayallerimizle bugünün çocuklarından çok daha masumduk bence...


Sonra manken olacaktım... Bilemedin oyuncu...

Ama ben ola ola aşık oldum ve tüm emeklerimin tek tek çöpe gidişini izledim. ''Bak en azından beyaz atı ya da beyaz arabası olmasa da beyaz ciğerleri olan bir adam buldum!'' derken, o adamın da ciğerinin beş para etmediğini anladım.

Sonra bir de baktım ki kendime...

Üniversite mezunu, asgari ücretle çalışan, egoist patronunun tatlı küçük gıcıklıklarına katlanmaya çalışan 25 yaşında bir kız olmuşum.